29 Nisan 2009 Çarşamba

al aşkını sok ...

Teknik olarak doğa, kadın erkek ilişkisi üstüne kuruludur. Yani kadın ve erkek bir şekilde iletişim kurar, arada bir elektriklenme meydana gelir, hormonal dalgalanmalar vuku bulur neticede kadın ve erkek birbirinden hoşlanmış olurlar. Bu süreçte taraflar eşit konumdadır, erkekler kızlara asılırken kızların hormonları "koşsun biraz peşimden" demez. Şu halde kimyasal olarak kadınlar da erkekler kadar "birliktelik"ten hoşlanıyorlarsa neden kadınların burnu bir karış havadadır? 

Gavur memleketlerinde bu meseleler nasıldır bilmiyorum. bizde bir kızın bir erkeği peşinde koşturması prestij meselesidir. Bir arkadaşın sevgilisi, bizm elemanı tam 3ay peşinde koşturup ondan sonra çıkmakla övünüyordu. Akıl var mantık var,  çocuktan hoşlanıyorsun, neticede çıkacaksın, niye vakit kaybediyorsun? belki o sürede mesela 1. ay sonunda anlayacaksın ki "erkek" daha ziyade "kız gibi" yani eşcinsel. Derhal ayrılacaksın ve ayrıldıktan 10 gün sonra, (takvimimizde 40. güne tekabül ediyor) 2 nolu erkekle çıkacak ve mutlu olacaksın. ama peşinden koşturduğun için hem 3 ayı hem de 2 nolu erkeği kaçırmış olacaksın. Bahis konusu bayan arkadaşa "ya ibne çıksaydı senin sevgilin" diye soracakım aslında, burnumun ortasına inecek yumruktan korktum. 

Bunların bir aşama ötesi de kimselere pas vermeyenlerdir. Zaten erkek arkadaşı yoktur, sırf nam olsun diye kendine bir manken havası verip kimselerle iletişim kurmaz. anlamadım gitti, turşusunu mu kuracak kendisinin? 

Acaba bizim Türk kadınları aşağıdaki film repliğinde kızın yerinde olsa ne yapardı?

(coupling'ten, hangi bölüm hatırlamıyorum)
Erkek: You as a girl, have advantage, only you know if we are going to have sex tonight. (sen bir kız olarak şanslısın, sadece sen bu akşam seks yapıp yapmayacağımızı biliyorsun)

filmdeki Kız: we are definitely going to have sex tonight. (bu akşam kesinlikle seks yapacağız)

tipik Türk kızı: bugün git yarın gel, peşmden koşmaya başla, 4 ay süründürdükten sonra seninle ilgilenirim...